4 Aralık 2013 Çarşamba

Sylvia Plath

Bugün diğerlerine göre daha bilindik bir isimden bahsedeceğim: Sylvia Plath.
1932-1963 yılları arasında yaşamış Amerikalı şair, yazar. En ünlü kitabı 1979'da filmi de çekilmiş olan romanı The Bell Jar'dır (Sırça Fanus) desem yanlış olmaz sanıyorum.
Sylvia 8 yaşındayken şeker hastalığı yüzünden babasını kaybetmiş. Babası yakın bir arkadaşının akciğer kanserinden ölmesinden sonra kendi hastalığının belirtilerini yaşamaya başlamış ve belirtileri arkadaşınınkine benzetip kendini de akciğer kanseri olduğuna adte ikna etmiş ve bu yüzden hastalığına hiçbir tedavi aramamış. Aramaya karar verdiğinde de artık çok kalınmış bir evreye girmiş şeker hastalığı. Babasının ölümü Sylvia'nın Tanrı konusundaki inancını epey etkilemiş ve bundan sonraki hayatında dini görüşüyle ilgili kararsız kalmış.
Üniversite yıllarında intihara yeteri kadar cesareti olup olmadığını görmek için bacaklarına küçük kesikler yapmaya başlamış. Yaşadığı depresyon nedeniyle bir süre elektroşok tedavisi görmüş. Ve ilk intihar girişimini 1953'te evin altına emekleyip annesinin haplarını yutarak yapmış. Emekleyip saklandığı yerde 3 gün boyunca bulunmadan yatmış. Yine de hayatta kalmayı başarmış. Bu olay nedeniyle 6 ay psikiyatri servisinde yatmış ve tekrar elektroşok tedavisi görmüş. İyileştikten sonra tekrar üniversiteye dönmüş ve 1955'te en yüksek dereceyle mezun olmuş. Daha sonra burs kazanıp Newham College'e gitmiş. Burada yazdığı şiirleri okul gazetesinde yayınlamaya başlamış.
Henüz 1. sınıftayken bir dergide Ted Hughes'un şiirlerini okuyup çok beğenmiş ve onunla tanışmak için bir partiye gitmiş. Burada tanışmışlar ve üzerinden çok geçmeden 1956'da evlenmişler. 1957'de beraber Amerika'ya taşınmışlar. Sylvia mezun olduğu üniversitede hocalık yapmaya başlamış. Fakat bir süre sonra hem öğretmenlik yapmaya hem de yazmaya yeterli enerjiyi bulamadığından işinden ayrılmış. Yaratıcı yazarlık dersleri almaya başlamış ve yazılarına daha fazla odaklanmış. 1960 yılında çiftin Frieda isimli bir kızları olmuş. Aynı yıl Sylvia yarı-otobiyografik romanı The Bell Jar'ı yayınlamış. 1962'de Nicholas ismini verdikleri bir de oğulları olmuş. Oğulları doğmadan önce Sylvia, Ted'in evlerini kiraya verdikleri Assia isimli kadınla ilişkisi olduğundan şüphelenmeye başlamış. Bu yüzden oğulları henüz birkaç aylıkken bir trafik kazası geçirmiş. Asıl amacı bu kazada ölmekmiş fakat amacına ulaşamamış. Aynı yıl Sylvia eşinin ilişkisinden emin olmuş ve çift yollarını ayırmış. Bu ayrılık kariyeri açısından Sylvia'ya çok iyi gelmiş ve hayatının en verimli dönemini geçirmiş. Hayatının son aylarında yazdığı bu 26 şiir öldükten sonra Ariel isimli şiir kitabında toplanmıştır.
Çocuklarıyla birlikte yalnız bir anne olarak yaşamaya başlayan yazar Londra'ya taşınmış. O yıl (62-63 kışı) kış 100 yılın en soğuk kışı olarak geçmiş. Biri 2 yaşında diğeri 9 aylık olan çocukları soğuk yüzünden sürekli hastalanmış. Telefonu bile olmayan bir evde böyle bir kış geçirmek depresyonunun geri dönmesine sebep olmuş. Yakın bir arkadaşı da olan Dr. John Horder ölümünden birkaç gün önce Sylvia'ya antidepresan yazmış. Fakat Sylvia'nın ilaç kullanmasıyla ilgili iki tartışma vardır. Kimilerine göre antidepresanların ekisini göstermesi yaklaşık 3 haftayı bulduğundan bu ilaçların hiçbir yararı olmamıştı. Kimilerine göreyse Sylvia bu ilaçları hiç kullanmamalıydı hatta Amerika'daki doktoru bu ilaçların iyi gelmekten çok onu kötü etkileyeceğini söylemişti. Fakat Horder ilaçları farklı bir ad altında Sylvia'ya vermiş, böylece Sylvia antidepresan kullandığını fark etmemişti.
Eleştiriler bir kenarda dursun Horder'ın desteği bununla sınırlı kalmamış. Onun için iki çocukla böyle günler geçirmenin ne kadar zor ve riskli olduğunu bilen doktor Sylvia'yı her gün ziyaret edip hastaneye yatması ikna etmeye çalışmış. Başarılı olamayınca eve gelip çocuklara bakacak bir hemşire ayarlamış.
Slvia ölümünden bir gün önce alt komşusuna gidip ertesi gün 9'da bakıcının geleceğini o evde olmayacağı için kapıyı onun açmasını rica etmiş. Ve 11 Şubat 1963 sabahı çocukları uyurken onlara süt ve kurabiye hazırlamış. Kapılarını kapatmış. Kapının altına ıslak havlu sıkıştıp kenarlarını sıkı bir şekilde bantlamış. Mutfağa dönüp kafasını fırının içine sokmuş ve gazı açarak intihar etmiş.
9'da eve gelen hemşire kapıyı açan olmayınca apartmandakilerden yardım isteyerek kapıyı açtırmış ve Sylvia'nın cansız bedeniyle karşılaşmış. Bir rivayete göre Sylvia aslında "yine" ölmek istememiştir. Bu intihar girişiminden de kurtulmak ve bu deneyimi üzerine şiirler yazmayı amaçlamıştır. Bu düşünceyi savunanlar arkasında bıraktığı "Dr Horder'ı ara" notunu ve intihar etmeyi planladığı saatin hemşirenin gelişine bu kadar yakın olmasını gösterirler. Öyle ya da böyle Sylvia Plath'in son intihar girişimi başarılı olmuş ve arkasında biri 3 diğeri 1,5 yaşlarında iki çocuk bırakmıştır. Ölümünün Ted Hughes'un yıkıldığı söylenir. Öldüğü esnada hala resmi olarak evli sayıldıklarından Sylvia'nın mezar taşında Sylvia Plath Hughes yazar. Ted'den nefret eden hatta ölümünden sorumlu tutan hayranları sık sık mezar taşına Hughes yazısı silinecek şekilde zarar verirler.
Hughes yıkılmıştır, çok üzülmüştür denir ama Assia'yla olan ilişkisine de devam etmiş. Hatta Assia, Sylvia'nın ölümü sırasında hamileymiş fakat kısa bir süre sonra çocuğu aldırmış. İlerleyen zamanlarda tekrar hamile kalmış ve 1965'te bir kızları olmuş. Çok geçmeden 1969'da henüz kızları 4 yaşındayken Assia belki de Sylvia'nın ölümünün ağırlığıyla, bilinmez, mutfaktaki gazı açıp biraz da hap alarak intihar etmiş hatta kızını da yanında götürmüş.
Birlikte olduğu iki kadının da ölümü Hughes'un kadınlara kötü davrandığıyla ilgili söylentilere nedne olmuş. Hughes bunun çok takmamış olacak ki 1970'te bir hemşireyle ikinci evliliğini yapmış ve 1998 yılında vefat edene kadar evli kalmışlar.
Hughes'un ölümünden 10 yıl kadar sonra (2009) Sylvia'yla olan oğulları Nicholas 47 yaşındayken kendini asarak intihar etmiş. Kardeşi ve arkadaşları depresyonda olduğunu söylemişler.

İlgilenenler için Sylvia isimli bir film de mevcut. Ayrıca Sylvia'nın ölümünden sonra Hughes tarafından yayınlanmış günlükleri de var. Fakat Ted Hughes ölümüne yakın dönemleri çocuklarını kötü etkileyeceği düşüncesiyle imha etmiş. Hatta Sylvia'yı bu kadar kötü etkileyen bir adamın bu işe el atması açısından günlüklerin güvensiz olduğu bile söylenmiş. Yine de onu tanımak için en iyi fırsat budur diye düşünüyorum.
Bu da şimdiye kadar yazdığım en uzun yazı oldu sanırım. Aslına bakarsanız az bile sayılır. Çünkü yazıda bir aile için çok fazla ölüm var.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder